“Suriye, Rakka’da ailesiyle geçirdiği yılları düşünerek, “Savaştan önceki hayatımız çok sıradandı,” diyor Wazzam. “Kapılarımız gece boyunca açık olurdu. Hiçbir şeyden korkmazdık. Bazen iş bulmak zor olurdu ama içimiz rahattı çünkü güvendeydik.” diye sözlerine devam ediyor.”
O zamandan beri eşi Ayesha ve altı çocuğu ile birlikte Suriye’nin doğusundan Türkiye’nin güneyindeki bir mülteci kampına yaptığı bu uzun yolculuk, hâlihazırda beşinci yılına giren ülkedeki yıkıcı çatışmanın izlerini sürüyor.
Bir zamanlar evleri olan Suriye’nin petrol zengini doğu eyaletinin merkezi Rakka, bir yıldan uzun süredir kargaşanın girdabında. Muhalif gruplar hükümet güçleriyle sokak çatışmalarına devam ederken; Rakka, havadan ve karadan aylar boyunca bombalandı. Daha sonra bu gruplar birbiriyle çatışmaya başladı ve hakimiyet için aylarca savaştılar.
Wazzam o günleri ve geceleri canlı bir şekilde hatırlıyor. Savaş yayıldıkça ve yoğunlaştıkça, 500 bin nüfuslu şehrin kanundan uzaklaştığını söylüyor.
İki yöne sürüklenen aile: Wazzam’ın ailesi defalarca Rakka’dan kaçtı; fakat vatanları onları geri geri çeken güç oldu.
Bundan yaklaşık bir yıl önce, bir gece yarısından sonra, şehre bombalar yağmaya başlamış. Gürültü tüm aileyi uyandırmış.
“Güvenli bir yere ulaşmaları için bir yıl sürecek bu yolculuğun nasıl başladığını düşünürken, “Çocuklar ağlıyordu, ‘Baba, Baba’ diye bağrışıyordu.’” diye anımsıyor Wazzam. Ayesha, çocuklara sarılıp onlarla birlikte ağlamış.
“Kendi kendime, ‘Güneş doğar doğmaz buradan ayrılacağım ve bir daha asla dönmeyeceğim. İşte bu kadar, asla geri dönmeyeceğim.’ dedim.”
Ertesi sabah kaçmışlar.
Ancak oradan oraya gittikleri bu yaşam güçtü, ailesini desteklemek için komşu ülke Türkiye’de sabit bir iş bulma yönündeki umutları azdı. Rakka’da, bir şekilde azla hayatta kalmayı başarabiliyorlardı. Ancak Türkiye’de destek için güvenebilecekleri hiçbir akrabaları yoktu ve mülteci olarak, yalnızca çocuklarının temel ihtiyaçlarını karşılamak bile bir mücadele haline dönüşmüştü.
Wazzam, “Hayatımızdan nefret etmeye başladık.” diyor. “Parası olan zenginlerin çalışacak bir kaynakları var, onlar hayatta kalacaklar. Ancak bizim gibi yoksul olanlar için, bu ölüm anlamına geliyor.”
Savaşta ne zaman bir sükûnet olsa, aile yeniden Suriye’ye yöneliyor; fakat sonra tekrar kaçmak zorunda kalıyordu.
Wazzam “Bizi geri döndüren şey memleketimiz.” diyor. “Bizi geri döndüren şey toprağımız, doğduğumuz yer. Bizi çeken buydu.”
En az beş kez kaçıp geri döndüler ve sınırdaki Suriye ve Türkiye kasabaları arasında dönüp durdular. Bir keresinde, Rakka’ya bile dönmüşlerdi.
Wazzam “Kadınlar örtünmeli, peçesiz yaşayamazlar” diyor. “Militanların uygun görmediği şeyleri satan tüm mağazalar kapandı. Tüm kafeler kapandı.”
“Bizi geri döndüren şey memleketimiz. Bizi geri döndüren şey toprağımız, doğduğumuz yer.”
Rakka’da hayatı zorlaştıran şey, şehrin yoksulluğa sürüklenmesiydi. Ayesha “Hiç iş yoktu ve çocuklarım açtı” diye ekliyor. “Ekmek almak için bile paramız yoktu. Bizim için ölüm daha kolay olurdu”.
Yalnızca bir ay önce, aile vazgeçti ve yeniden kaçtı. En küçüğü 18 aylık, en büyüğü 13 yaşında olan çocuklarını küçük aile arabasına toplayıp Türkiye’de güvenli bir yer bulmak için yola çıktı.
Yolda bir hafta geçirdikten sonra, Türkiye’nin güneyinde büyüyen bir yerleşim alanı olan Suruç mülteci kampının kapılarına ulaştılar. Türk yetkililer kayıtlarını yaparken yorgun bir şekilde Wazzam, Ayesha ve büyük çocukları sessizce oturdular; evrakları doldururken bitkin görünüyorlardı. Küçük çocuklar daha enerjikti ve salonda oynayıp koşturuyorlardı.
Yeni şilteler, battaniyeler, tava ve tencerelerle kaplı çadırlarında otururken; Ayesha, rahatlamıştan ziyade bunalmış görünüyordu. Ailesinin bir kez daha arafta olduğunu hissettiğini söylüyor. Ancak aile olarak bir arada oldukları sürece, -evleri şu anda bir çadır bile olsa- çocuklarının güvende hissedeceğini ekliyor.
“Çocuklar uyurken bazen yalnızca orada oturup ağlıyorum” diye ekliyor. “‘Bu hale nasıl geldik? Bu içinde bulunduğumuz durum nedir? Neden bu kadar küçük düşürüldük?’ diye düşünüyorum.”
“Suriye toprağına dokunmak istiyorum. Suriye toprağının tadına bakmak istiyorum.”
Wazzam’ın ailesi, Suriye’ye komşu ülkelerde mülteci olarak kayıtlı 3,9 milyon Suriyeli arasında.
Her şeye – şiddete, yoksulluğa, kanunsuzluğa ve sınırdaki zorbalığa – rağmen Wazzam ve Ayesha, memlekete dönme arzularının hala güçlü olduğunu söylüyor.
Wazzam “Suriye toprağına dokunmak istiyorum,” diyor. “Suriye toprağının tadına bakmak istiyorum.”