Selin Unal Hatay, Türkiye | 17 Mart 2023
Ahmet Erkan ve ailesi, geçen ay yaşanan felaketten sağ olarak kurtuldu, ancak birçokları gibi onlar da sevdiklerini ve evlerini kaybettiler. Şimdi ise iyileşmek için önlerinde uzun ve belirsiz bir yol var.
6 Şubat günü erken saatlerde depremin ilk sarsıntılarıyla uykusundan uyanan Ahmet Erkan, başta ne olduğunu anlayamamıştı. Onu ve eşi Fatma’yı harekete geçiren ise, odalarında bağıran üç çocuğunun sesiydi.
Ahmet o anları “Çocuklarım bağırmaya başladı. Sarsıntı çok güçlüydü. Ne yapacağımızı bilemedik” şeklinde anlatırken eşi Fatma, “Deprem bizi yere fırlattı, zar zor yürüyebiliyorduk. Çok uzun sürdü. Çıkabildiğimiz için şükrediyorum” diyor.
O anlardan hemen sonra, Hatay’daki evlerinin önündeki sokakta durup tüm binanın enkaza dönüşmesini izlerken ilk baştaki rahatlamaları dehşete dönüşmüş.
“Her taraftan çığlıklar geliyordu. Ağlayanlar vardı. Dışarı çıkmayı başaranlar, çöken binanın içindeki insanları kurtarmaya çalışıyordu” diye sözüne devam ediyor Ahmet.
Ahmet, evi terk etmeden önce ayakkabılarını giymeye bile vakit bulamazken, içinde bulundukları durumun çaresizliğini fark etmiş. “Çocuklarımı nasıl koruyacağımı, ne yapacağımı bilmiyordum. Çok soğuktu, çok şiddetli yağmur vardı. Sırılsıklam olduk”.
“Hiçbir şeyimiz kalmadı.”
Ancak Ahmet, ağabeyi Mustafa’nın yaşadığı yakındaki binanın da çöktüğünü öğrenince kendi derdini unutmuş. “O an hissettiklerimi tarif edemem. Eşimi ve çocuklarımı arabada bırakıp ağabeyimin evine koştum. Vardığımızda bina yıkık haldeydi. Çok uğraştık…” Bir kurtarma ekibi, Ahmet’in 35 yaşındaki ağabeyi Mustafa’ya ve onun ailesine ulaşmak için var gücüyle çabalamasına yardım etmiş. Ağabeyinin eşi ve kızı enkazdan sağ olarak çıkarılmış, ancak maalesef hem Mustafa hem de 11 yaşındaki oğlu Tahir enkazda hayatını kaybetmiş.
Hayatta kalan annesi, ablası ve çocuklarından oluşan ailesi etrafında bulunan Ahmet, telefonunu çıkararak Mustafa’nın çektiği siyah beyaz bir özçekim fotoğrafı gösteriyor. Fotoğrafta Tahir, ormanlık alanda babasının yanına sokulmuş.
“Şu anda hala yaşadıklarımızı anlamaya çalışıyoruz; hiçbir şeyimiz kalmadı. Şimdi sadece bugün var” diyor Ahmet.
Ahmet ve ailesinin yüzlerine yansıyan acı ve kayıplar, geçen ay meydana gelen ölümcül depremlerden etkilenen Türkiye’nin güneydoğusu ve Suriye’nin kuzeyindeki milyonlarca kişi tarafından paylaşılıyor. İki ülkede toplam 55.000’den fazla insan hayatını kaybederken, binlercesi hala kayıp.
Depremzedelerin çoğu evsiz kalmış veya evlerine dönemeyecek kadar travma geçirmiş durumda. Türkiye’nin güneydoğusunda depremden zarar gören 11 ilde yaşayan 15 milyon kişinin yaklaşık 1,74 milyonu Suriyeli mülteci. Ancak ölüm ve yıkım, tüm şehirleri ve kasabaları harabeye çevirerek herkesi etkiledi.
Ahmet ve ailesi, Hatay’da başta Geçici Koruma altındaki Suriyelilere ev sahipliği yapmak üzere inşa edilen ancak şimdi yetkililer tarafından hem Türk hem de Suriyeli depremzedeleri barındırmak için kullanılan Geçici Barınma Merkezlerinden birinde kalıyor. Sahip oldukları her şeyi kaybettikten sonra, sıralar halinde dizilmiş bir aileyi barındırabilecek boyuttaki iki katlı prefabrik konteynerlerden birinde kaldıkları için minnettarlar.
“Hepimiz insanız, hepimiz bu depremden etkilendik” diye ekliyor Fatma. “Hepimizin acıları ve sorunları var. Allah herkesin yardımcısı olsun. Türk halkı ile Suriyeliler arasında hiçbir fark yok. Hepimiz çok zor durumdayız.”
“Türkler ile Suriyeliler arasında hiçbir fark yok”
“Buraya geldik. Çok şükür bize kalacak yer, giyecek, yiyecek ve uyuyacak yer verdiler”, diyor Ahmet.
Yetkililerin talebi üzerine BM Mülteci Örgütü, UNHCR, daha geniş çaplı BM yardım çabalarının bir parçası olarak devletin deprem müdahalesini ilk günden bu yana desteklemektedir. UNHCR, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Geçici Barınma Merkezlerinin yönetiminden sorumlu olan Göç İdaresi Başkanlığı tarafından depremden etkilenenlere dağıtılmak üzere binlerce çadır, şilte, termal battaniye ve ısıtıcı dahil olmak üzere acil durum malzemeleri sağlamaktadır.
Ahmet ve ailesinin kaldığı Hatay’daki merkezi 11 Mart’ta ziyaret eden BM Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi, kayıplarından dolayı onlara başsağlığı dileklerini iletti. Grandi, Türkiye ve Suriye’nin depremden etkilenen bölgelerine yaptığı beş günlük ziyaretin bir parçası olarak depremzedelerle, afete müdahale eden yetkililer ve insani yardım çalışanları ile görüşmek üzere orada bulundu.
Grandi şunları belirtti, “Hem Türkiye’de hem de birkaç gün önce bulunduğum Suriye’de insani yardıma çok ihtiyaç var. Hatay’da olduğu gibi, şehirlerde her şeyin yeniden inşa edilmesi gerekiyor; evler, dükkanlar, okullar, sağlık merkezleri. Her şey yok olmuş durumda”.
Bölgedeki birçok aile, hala kayıp olan sevdiklerini ararken, göz korkutucu bir görev olan paramparça olmuş evleri ve şehirleri yeniden inşa etme, uzun vadeli bir görev olmaya devam ediyor. Acil olan öncelik, depremzedelerin ihtiyaçlarını karşılamaktır ve bu malzeme sağlamanın ötesine geçmektedir.
Ahmet ve Fatma, afetin çocuklarının ruh sağlığı üzerindeki derin etkisine dikkat çekiyor. Ahmet kızıyla ilgili şunları anlatıyor, “Küçük kızım arabada kalmak istedi ama biz onu konteynerin çökmeyeceğine ikna ettik.”
Merkezde çocukların bir süreliğine yaşadıkları sıkıntıları unutmalarına yardımcı olmak ve dikkatlerini başka yere çekecek etkinlikler düzenleniyor. Ailenin en büyük kızı Merve, gün içinde beraber oynadığı arkadaşlar edindiğini söylüyor.
Ancak ailesiyle kaldığı yerde sakince duran Merve, “Depremden bahsetmeye bile korkuyorum” derken gergin bir şekilde gülümsüyor.
Bu felaketin yarattığı hem görünen hem de görünmeyen hasarın onarılmasının zaman alacağını belirten Grandi, sözlerini şu şekilde sonlandırdı, “İnsanlara sadece evlerini değil, geçim kaynaklarını da geri vermek aylar ve belki yıllar alacak.”
Share on Facebook Share on Twitter