Herkes bir fark yaratabilir, her eylem değerlidir
Bu sene Dünya Mülteciler Günü’nü çarpıcı bir küresel kriz ortamında karşılıyoruz. Yalnızca rekor sayıda kişi evini terk etmek zorunda kalmadı; aynı zamanda dünya hepimizi hala çok etkilemekte olan Covid-19 hastalığı ile mücadele ediyor. Bir sağlık krizi olarak başlayan durum giderek büyüdü ve bugün aralarında mültecilerin ve yerinden edilmiş kişilerin de bulunduğu en hassas konumdaki kişiler, yoksulluk salgınıyla karşı karşıya.
Fakat, bu zorlu süreçte sınırların ötesine geçen bir bağlılığa da tanık olduk. Sıradan insanlar yardım etmek için harekete geçtiler. Ev sahibi topluluklar – özellikle de dünyadaki mültecilerin yaklaşık yüzde 90’ının yaşadığı düşük ve orta gelirli ülkelerdeki toplumlar- dikkate değer misafirperverliklerini göstermeye devam ettiler.
Mülteciler de, çoğunlukla çok hassas durumlarda yaşıyor olmalarına rağmen kayda değer yollarla katkıda bulunuyorlar. Örneğin Kolombiya ve Birleşik Krallık’ta sağlık görevlisi olarak ön saflarda yer almaya gönüllü oluyor, dağıtılmak üzere Lübnan’da ve Nijer’de sabun üretiyor, İran’da maske ve koruyucu ekipman dikiyor, Bangladeş’te izolasyon merkezlerinin inşasına yardım ediyor ve dünyanın diğer yerlerinde de onlara ev sahipliği yapan topluluklardaki ihtiyaç sahiplerine yardım ediyorlar.
Covid-19 ile savaşırken, mültecilerin kendi yerinden edilme ve mülksüzleştirilme krizlerini aşarken, evleri ve ailelerinden ayrılırken gösterdikleri dayanıklılıktan ve yaşadıkları diğer zorluklara rağmen kendilerinin ve başkalarını yaşamlarını iyileştirme konusundaki kararlılıklarından ilham alıyorum.
Dünya Mülteciler Günü’nde, dünyadaki mültecilerin ve yerinden edilmiş kişilerin cesaretlerini selamlıyor ve kutluyorum. Ayrıca onlara sığınacak yer sağlayan ve evrensel olarak paylaşılan şefkat ve insanlık değerleri ile ilkelerini sergileyen topluluklara takdirlerimi sunuyorum. Bu topluluklar zaman zaman yıllarca ve hatta nesillerce mültecilere ev sahipliği yapmış ve onları korumuşlardır, ve bu değerleri küresel bir salgın sürecinde yükseltmeye devam etmek umuda ve dayanışmaya dair güçlü bir mesaj niteliği taşıyor.
UNHCR zorluklara yabancı değil. 70 yıldan uzun süredir sayısız acil durumda ön saflarda yer aldık. Ancak bu küresel salgın tamamen yeni bir boyutta. Önceliğimiz her zaman, korumakla görevli olduğumuz mültecilerin, ülkeleri içinde yerinden edilmiş kişiler ile vatansız kişiler için çalışmak olmuş ve olmaya da devam edecektir. Ancak bunu tek başımıza yapamayız.
Salgına hazırlanmak ve müdahale etmek için yardımları ve desteği harekete geçirmek, geçtiğimiz aylarda hayati önem taşıyordu. Ve dünyanın çeşitli yerlerindeki ülkelerin ve toplumların, kendi ulusal sağlık müdahalelerine mültecileri nasıl dahil ettiğini gördük. Şimdi ise mültecilerin ve yerinden edilmiş kişilerin Covid-19 salgınına yönelik çok ihtiyaç duyulan sosyo-ekonomik müdahaleye dahil edilmelerini sağlamak da eşit derecede önem taşıyor.
Mültecilere İlişkin Küresel Mutabakat bu müdahale için güçlü bir temel oluşturuyor. Mutabakatın eyleme dönüştüğünü ikili donörler, uluslararası finansal kuruluşlar ve özel sektör, mültecileri onlara ev sahipliği yapan devletler aracılığıyla desteklemek için krize daha önce görülmemiş şekilde yanıt verdiğinde görmüştük. Devletlere sağlanan bu destek, mültecilerin ve yerinden edilmiş kişilerin de dahil edilebilmesi için gerekli kaynaklara sahip olunması, ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin toplumlar içinde ve toplumlararası uçurumlara yol açmaması için devam etmeli ve katlanarak artırılmalıdır. Mültecilerin geri dönüşlerini geçerli birer seçeneğe dönüştürmek için de menşe ülkelere daha fazla yatırım yapılması gerekmektedir.
Bu Mülteciler Günü’nde, mültecileri, kendi ülkeleri içinde yerinden edilmiş kişileri ve vatansız kişileri, ve onlara ev sahipliği yapanları daha fazla dahil eden ve destekleyen, daha geniş küresel dayanışma ve eylem çağrısında bulunuyorum.
Kim olursanız olun. Nereden gelirseniz gelin. Her birimiz fark yaratabiliriz.
Her eylem gerçekten değerlidir.
Share on Facebook Share on Twitter