Üç yıl önce, Abdul Rahman atletizm şampiyonu ve hukuk fakültesi öğrencisiydi. Bugün hala yüksek ve uzun atlayıcı olarak gururla dolaşabilir, ancak ortada teklif edilen herhangi bir spor ödülü yok ve Abdul iş bulamıyor. Ailesi için ise bu bir facia.
Suriyeli Abdul on ay önce ailesiyle birlikte kaçışından beri bir mülteci olarak Urfa’da yaşıyor. Rahman’ın ağabeyi Mazen çatışmada boynundan vuruldu ve bu yüzden felçli. Abdul ve ailesinin diğer yedi üyesi eski şehrin dolambaçlı caddelerinde harap bir evde nöbetleşe Mazen ile ilgileniyor.
Abdul Rahman sporcu geçmişi sayesinde önce bir spor merkezinde iş buldu. Aylık 250 dolarlık (yaklaşık 700 liralık) maaşı evin kirasına gidiyor ve kalan az miktardaki para yiyecek için harcanıyordu. Sonra Abdul işini kaybetti. Haftalardır marketlerde, şirketlerde ve mağazalarda çalışmak için herhangi bir iş arıyor.
Urfa’da kaldığı aylar boyunca Abdul Türkçe de öğrenmiş ve şimdi iyi bir şekilde Türkçe konuşuyor. “İşverenler önce bana ne yapabileceğimi, sonra da Suriyeli olup olmadığımı soruyorlar. Eğer Suriyeliysen iş yok. Bana telefon numaramı bırakmamı, benimle iletişime geçeceklerini söylüyorlar.”
Abdul şehrin eski kısmında yaşayan mültecilerden sadece biri. 46,000 mülteci Türk otoriteleri tarafından kayıt edildi. Kayıt edilmemiş en az 20,000 mültecinin daha bulunduğu tahmin ediliyor. Bu sayı Urfa’nın toplam nüfusunun %10’una tekabül ediyor.
Hükümete göre tüm Türkiye’de kamplarda kalan 200,000 Suriyeli mülteci var ama şehirlerdeki mülteci sayısı 460,000’in üstünde.
UNHCR 23 gezici kayıt ve koordinasyon merkezi sağlayarak kayıt sürecini hızlandırmaya çalışıyor. Kayıt pek çok hakka erişim yolunu açtığı için önemli. Kayıt olunduğunda, mültecilere ücretsiz sağlık yardımı sağlayan bir kart veriliyor.
“Buraya geldiğimizde Türk insanları çok cömertti. Türkiye’ye sadece sırtımızdaki elbiselerimizle geldik, başka hiçbir şeyimiz yoktu. Tanrıya şükürler olsun onlar bize yardım etti.”
Abdul’un bahsettiği yardımlar konusunda geri çekilme ve yeni gönülsüzlük uluslararası kamu tarafından da doğrulanıyor. Yerel organizasyonlar ve yerel sivil toplum örgütleri ilk mülteciler geldiğinde oldukça cömertti, ancak mülteci akını yavaşlamayacağını gösterdikçe bağışçılarda yorgunluk oluştu.
Abdul Rahman ve ailesi için sorun çok yakın bir zamanda vahim bir hale gelecek. Şu anda dört kardeşin sadece bir tanesinin ve bir kuzenin çalışmasıyla geçinen Urfa’daki sekiz kişilik ailenin yeterli parası yok.
En büyük erkek kardeş olan Hazim anlatıyor: “Burada, Türkiye’de kazandığımız para ev kirası, evin eşyası ve günlük ihtiyaçları karşılamaya yetmiyor. Bu Suriye’de karşılaştığımız problemle aynı, ayın sonunu getirmeye yetecek para yok.”
Ailenin finansal açıdan ek bir sıkıntısı daha var, Mazen’in sağlık giderleri. Kendisi de Suriyeli bir mülteci olan terapist düzenli olarak ona masaj yapmak, kol ve bacaklarını hareket ettirmek için geliyor. Fakat ailenin ilaç tedavisi için daha fazla para bulması gerekiyor.
Ve kış yaklaşıyor, bu elektrik faturalarının artacağı anlamına geliyor. Ailenin büyük bir elektrikli sobası var. Abdul, “ Biz Suriye’de kış zenginler içinken yaz fakirler içindir deriz.” diye belirtiyor.
Urfa’daki birçok mülteci kıştan korkuyor ve evlerinin hayalini kuruyor. Ancak Abdul Rahman kalmayı, Türkçesini hızla geliştirerek üniversiteye girmeyi ve beden eğitimi ve spor bölümünde eğitim almayı düşünüyor. Geri dönmenin hayali değil onunkisi, savaşın onun için seçtiği bir ülkede işleri yoluna koymanın hayali.