Dünya Mülteciler Günü, insan ruhunu ve yerlerinden ve sahip olduklarından edilmelerine rağmen ailelerinin, topluluklarının ve kendi hayatlarını iyileştirmek için durmaksızın çabalayan milyonlarca insanın dayanıklılığını kutlamayı amaçlıyor.
Ancak bu yıl, dünya liderlerinin çatışmaları çözmekte aciz veya isteksiz olmaları nedeniyle önümüzde bekleyen işi bize bir kez daha hatırlatıyor. UNHCR olarak geçtiğimiz günlerde hayal bile edilemeyecek gibi görünen bir gerçeği duyurduk: Şu an 100 milyon insan evlerini zorla terk etmiş durumda. Ukrayna’daki savaşın yanı sıra Etiyopya, Burkina Faso, Myanmar, Nijerya, Afganistan ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti gibi yerlerde yeni ortaya çıkan veya devam eden acil durumlar, bu şaşırtıcı sayının sebepleri arasında.
Eve dönebilen, üçüncü ülkeye yerleşebilen veya güvenli bir yaşam arayışı için geldikleri ülkeye tam olarak uyum sağlayabilenlerin sayısından daha fazla insan kaçmak zorunda kaldıkça çözümler konusundaki eksiklik artmaya devam ediyor. Başka bir deyişle, zorla yerinden edilme, evlerini terk etmek zorunda kalanlar için mevcut çözümleri geride bırakıyor.
Ancak durum böyle olmak zorunda değil.
Liderler, kalıcı ve insancıl çözümlerle barışı sağlamak ve yerinden edilmiş kişilerin içinde bulunduğu durumu çözmek için birlikte çalışabilirler.
Örneğin, şu anda Dünya Mülteciler Günü’nde bulunduğum Fildişi Sahili, yüz binlerce insanı ülkeden kaçmaya zorlayan şiddetli çatışmalardan henüz çıktı. Yerinden edilmiş kişilerin yüzde 96’sından fazlasına denk gelen 310.000’den fazla Fildişili mülteci son on yılda gönüllü olarak evlerine döndü. Ve bölgedeki ülkeler birlikte çalışarak kalmayı seçenleri entegre etmeyi, yeni evlerinde ve topluluklarında kalışlarını düzenli hale getirmeyi üstlendiler.
Eve dönmek ya da kalıcı olarak yeni evlerine yerleşmek, bir zamanlar sahip oldukları her şeyi bırakmak zorunda kalan insanlar için hayat değiştiren güvenli bir yaşam duygusu sağlar. Elodie, 2020 yılında kız kardeşleriyle birlikte Liberya’dan köyleri Bably Vaya’ya döndü. UNHCR’den aldığı hibe ile Sehatizi adını verdikleri bir salon açtılar. Salonlarının adının, sürgünün sona erdiğini ve kendi evlerinde hayatlarını yeniden inşa ettiklerini belirten “acı zamanlar geride kaldı” anlamına geldiğini açıkladı.
Elodie’nin ve onun gibi yüz binlercesinin hikayesi, barış sağlandığında ve ülkeler birlikte çalıştığında mülteciler ve diğer zorla yerinden edilmiş kişiler için hangi çözümlerin mümkün olabileceğini gösteriyor. Aynı zamanda maalesef nadir bir örnek teşkil ediyor.
İşte bu yüzden bugün Dünya Mülteciler Günü’nde Devletleri, savaşı ve çatışmayı durdurmanın, zorla yerinden edilmenin en iyi ve tek ilacı olduğunu kabul eden Fildişi Sahili gibi ülkeleri örnek almaya çağırıyorum. Dünyanın yapması gereken bir seçim var: ya zulüm, şiddet ve savaş eğilimini tersine çevirmek için bir araya gelin ya da 21. yüzyılın mirasının devam eden zorla yerinden edilme olduğunu kabul edin. Hangisini yapmanın doğru ve akıllıca olduğunu hepimiz biliyoruz.
Share on Facebook Share on Twitter