12 Mart 2021
10 yıldır süren Suriye krizi, hayal bile edilemeyecek kadar acı ve ızdıraba yol açtı. Dünya Suriyelileri yüzüstü bıraktı. Modern zamanların en büyük mülteci krizlerinden birine müdahalede öncülük eden BM Mülteciler Yüksek Komiserliği olarak, bu yıldönümünü ağır bir hüzünle anıyorum. Dünya liderleri için bu yıldönümü, on yıllık ölüm, yıkım ve yerinden edilmenin onların gözü önünde gerçekleştiğinin açık ve ezici bir hatırlatmasıdır.
On yılın ardından Suriye nüfusunun yarısı evlerini terk etmek zorunda bırakıldı. 5,5 milyondan fazla kişi bölgede mülteci, yüzbinlerce kişi ise 130 ülkeye dağılmış durumda. 6,7 milyon Suriyeli de ülke içinde yerlerinden edildi. On yıl içinde, Suriye’de neredeyse şiddetin uğramadığı hiçbir kasaba veya köy kalmadı. Suriye içindekilerin insani acıları ve mahrumiyetleri tahammül edilemez durumda.
Azalan yardımın COVID-19 kaynaklı ekonomik gerilemeyle birleşmesi, Suriyeli mültecileri daha önce görülmemiş çaresizlik düzeylerine sürükledi. Şu anda Lübnan’da her on Suriyeliden dokuzu aşırı yoksulluk içinde yaşıyor. Geçim kaynaklarının kaybı, artan işsizlik ve COVID-19, milyonlarca Ürdünlü, Lübnanlı, Türk ve Iraklı ev sahibini yoksulluk sınırının altına itti.
Aynı zamanda, milyonlarca Suriyelinin hayatını kurtaran olağanüstü cömertliğe tanık olduk. Suriye’nin komşuları milyonlarca mülteciye ev sahipliği yapıyor ve büyük sorumluluklar üstleniyor. Ekonomileri, kısıtlı kaynakları, altyapıları ve toplumları muazzam bir baskı altında.
Bölgenin ötesinde, Suriyeli mültecilere yönelik büyük bir dayanışma dalgası, birçok hükümeti politikalarını değiştirmeye ve yeniden yerleştirme, aile birleşimi, insani vizeler, burslar ve Suriyeli mülteciler için diğer güvenli ve yasal yollar aracılığıyla mültecilere ve mültecilere ev sahipliği yapan ülkelere gerçek yardım davranışları göstermeye itti.
Bu krizin ciddiyeti Suriyeliler için dayanışmamızı zayıflatmamalı. Tam aksine, hem mültecileri hem de onlara ev sahipliği yapan toplulukları desteklemek için ortak çabamızı iki katına çıkarmalıyız.
Suriyeli mültecilere ve de bölgeye daha fazlasını borçluyuz.