Bugün Dünya Mülteciler Günü, mültecilerle ve onlara ev sahipliği yapan topluluklarla dayanışma zamanı. Ortaya çıkan, tekrar eden, devam eden ve derinleşen çatışmalar sonucunda, dünya genelinde 68.5 milyon insan yerinden edilmiş durumda. Bu nüfus içindeki, her on kişiden dokuzu kendi ülkesinde veya komşu bir ülkede evinden kopmuş olarak yaşıyor ve bunun hem mülteciler hem de onlara kapılarını açan topluluklar üzerindeki etkisi büyük. Mültecilerin ihtiyaçlarına cevap vermenin, ortak bir küresel sorumluluk olarak üstlenilmesine şimdi her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Artık bazı şeyleri farklı yapmanın zamanı geldi!
Hâlihazırda hakkaniyete, adalete ve insani değer ve standartlara dayalı, olumlu sonuçlar doğuran yeni bir model test ediliyor. Ülke ve topluluklar, yerinden edilmiş ailelere yardım etme görevini üstlenirken, daha fazla sistematik ve uzun vadeli desteğe ihtiyaçları var. Mültecilerin birlikte yaşamaya başladıkları topluluklara dâhil edilmeleri ve onlara potansiyellerini gerçekleştirme şansı verilmesi gerekiyor. Ayrıca doğru zaman geldiğinde, mültecilerin evlerine geri dönmelerine veya başka bir yerde hayatlarını yeniden inşa etmelerine yardım etmek için çözümler üretilmesi gerekiyor. Bu yıl kabul edilecek olan Mültecilere İlişkin Küresel Mutabakat ile bunların gerçekleştirilmesi hedefleniyor.
Doğru kanunlar yapmak ve politikalar oluşturmak hayati önem taşıyor. Ancak mülteciler bir ülkeye sığındığında onlarla ilk temasa geçenler yerel halk ve topluluklar. Asıl farkı yaratan ise onların mültecileri karşılama şekli: reddetmek ile dahil etmek, çaresizlik ile umut, geride bırakılmak ile hayatının inşa etmek arasındaki fark… Mülteciler için sorumluluk paylaşımı da işte bu noktada başlıyor.
Bunu; Lübnan’ın Beyrut kenti, Bangladeş’in Cox’s Bazar kenti, Uganda’nın Yumbe kasabası, Almanya’nın Frankfurt kenti, Peru’nun Lima kenti ve dünyanın daha pek çok köy, kasaba ve kentinde görüyoruz. Fark yaratanlar; buralardaki erkekler, kadınlar ve çocuklar, yerel kuruluşlar ve inanç temelli gruplar, öğretmenler, yerel düzeydeki iş insanları ve belediye liderleri. İçlerindeki insanlık, şefkat ve dayanışma ile fark yaratıyorlar.
Bu topluluklar, genellikle uzak sınır bölgelerinde yaşıyor ve kendi sınırlı kaynaklarıyla ayakta kalıyorlar. Ancak mülteciler ülkeye geldiğinde, yüreklerindeki şefkat duygusu ve insan onuruna duydukları saygıyla ellerindekileri paylaşıyorlar. Ve insanlar birlikte çalıştıklarında, ortaya çıkan sonuç da inanılmaz oluyor.
Peki, günlük hayatın içinden bu kahramanlar kim? Onlar, bir topluluğa ait olmanın ne demek olduğunu bilen ve diğerlerinin de topluluğa ait hissetmeleri için yardım etmeye hazır kişiler. Mültecilere doğrudan yardım eli uzatıyor veya yerel bir kilise ve camide, bir okul grubunda, bir spor takımında, bir kooperatifte veya bir gençlik grubunun içinde çalışarak onlara destek sağlıyorlar. Bazıları kendileri de mülteci ve mülteci olmanın ne anlama geldiğini biliyorlar. Cömertlikleri sayesinde, mültecilerin potansiyelinin ortaya çıkmasına imkân sağlıyor ve onlara yardım etmek için sayısız fırsat sunuyorlar.
Eğitim, yaşayacak bir yer, içinde yaşadığımız toplumun bir parçası olmak gibi hiçbir çaba harcamadan bize sunulan pek çok şeyi elde edebilmeleri için hepimizin birlikte çalışarak mültecilerin hayatlarını yeniden inşa etmelerine yardımcı olmamız gerekiyor. Bunun zaman içindeki etkisi, mülteci aileler ve onlara kucak açan topluluklar için inanılmaz boyutlarda olacaktır.
Dünya Mülteciler Günü’nde, vakit onların insani değerlerini ortaya koyan eylemlerini takdir etme; kendimiz ve etrafımızdakileri onların okullarımızdaki, mahallelerimizdeki, işyerlerimizdeki mültecilere kucak açmak ve desteklemek üzere çabalarına katılmaya teşvik etme zamanı. İşte dayanışma burada ve birlikte olmakta saklı.
Share on Facebook Share on Twitter