VEGA TEKNESİNDE, Akdeniz, 28 Mart (UNHCR) – Mohammed en sonunda İtalyan Vega gemisinin güvertesinde özgürce nefes alabildi. Güvende olduğu için artık deniz tutması nedeniyle bulantı hissetmedi. Hamile eşi, İman, onun kucağında uyudu.
Mohammed kendi hayatını ve ailesinin hayatını küçük tahta bir kaçakci teknesinde Avrupa’ya gitmek için tehlikeye attı. Bunu yapmak denize cenaze gömmeye davetiye çıkartmaktır. Geçtiğimiz yıllarda binlerce insan Akdeniz’i geçerken can verdi. Mohammed ve ailesi bu yüzden şanslıydı.
Yakında Sicilya’da karaya çıkacaklardı. Daha sonra kuzeye doğru yola koyulmayı ve Almanya ve Avusturya’daki ailelerine kavuşmayı umuyorlardı.
Hikaye bir insan kaçakçısıyla başladı. Mohammed arkadaşı aracılığıyla Libya’da, ailesini denizin diğer tarafına emniyetle geçirebileceğini iddia eden bir adamla tanıştı. Suriye’ye dönmek söz konusu olamazdı. 2012 yılında bir bomalama sonucu internet şirketi ve evi yok olduktan sonra Mohammed Humus’un batı şehrinden kaçtı.
Mohammed Lübnan’a kaçtı, daha sonra Mısır üzerinden huzur bulacağını düşündüğü Libya’ya geçti. Libya İman ile ilk kez karşılaştığı yerdi. İman da çatışmalar nedeniyle Şam’dan kaçmıştı ve daha fazlasını görmeye dayanamayacaktı.
Fakat Libya’daki son aylarda aile şiddete maruz kaldı. Bingazi caddelerinde ateş açıldığını gördüler. Mohammed birçok kez soyuldu. Çatışma ve şiddetin gölge gibi onu takip ettiğini düşündüğü günler oldu.
Ve böylece eşi, anne ve babası, kız kardeşi ve kız kardeşinin kocası için İtalya’ya deniz üzerinden geçme ücreti olan 6,000 doları ödemek amacıyla sahip olduğu her şeyi sattı. 30 kişiyi taşıyan bir kamyonetle 300 kişinin denizi geçmek için beklediği Tripoli yakınlarında ücra bir ambara götürüldüler.
Geri dönüş yoktu. Mohammed “Bunu bize söylediler, çünkü yüzlerini görmüştük. Eğer ayrılsaydık bizi öldüreceklerdi” dedi. Ambarın içindeki insanlar Afrika ve Güney Asya’dan gelmişlerdi. Nepal’den iki genç, Gana, Nijer, Pakistan, Nijerya ve Sudan’dan gelen insanlar vardı. Mohammed’e bütün dünya Akdeniz’i geçmek için bekliyormuş gibi göründü.
Kaçakçılar görece lüks bir şekilde seyahat edeceklerini iddia etmişlerdi. Üç aylık hamile olan İman kendini iki katlı ve bol odalı, kadınlar ve çocuklar için mahremiyetin olacaği büyük tahta bir botta kendini hayal etmişti.
Aile iki hafta bekletildi. Daha sonra 11 Mart’ta gece yarısını çeyrek geçe birdenbire kaçakçılar yolculara eşyalarını plastik torbalara koymalarını söyledi ve gemiye döndüler. Kısa süre sonra gri kauçuk sandallarla sahildeydiler.
Tekne karanliğa doğru itildi. Sahil bile insanı hasta hissettirecek kadar yüksekti. Az sonra tahta bota ulaştılar. Bot çocuk kitaplarından çıkmış gibi mavi ve beyaza boyanmıştı. Erkekler, havası kusmuk kokan dip ambarda oturdular. Yolcuların her biri diğerinin kucağına oturacak şekilde organize edilmişti ve zar zor hareket edebiliyorlardı.
Arapça konuşanlar, kadınlar ve çocuklar en üst güverteye oturtuldular. Afrikalılar, Pakistanlılar ve diğerleri daha alt kısma oturmaya zorlandılar. Çocuklar ağladı. Anneler deniz tutmasını engellemeye çalışıyorlardı. Dalgalar onları her yöne doğru sallıyordu. Deniz suyu her yerdeydi ve çocuklar ıslanmıştı.
Kadınlar arkalarındaki ve önlerindeki erkeklerin bir diğerine bağırdıklarını duydular. “Eğer erkekler kavga ederlerse botun alabora olacağını ve herşeyin bizim için biteceğini biliyordum’ diyor sürekli kuran okuyan 23 yaşındaki İman.
Ertesi sabah uzaktaki helikopterin sesini duyabildiler. İnsanlar el salladılar ama uçak birkaç mil ötedeydi. İki saat sonra, askeri üniformalı insanların bulunduğu küçük botlar güverteye ulaştı. Botun kaç tane kadın ve çocuk tasıdığını öğrenmek için botu dolaştılar.
Sonunda, sabah saat 11’de, Libya’dan yola çıktıktan 12 saat sonra, bir gemi botlarına yanaştı. İman “İlk önce kadın ve çocukları almak istediklerini söylediler” dedi.
1 yaşındaki kıvırcık saçlı Jowan ilk kurtarılandı. Annesi 35 yasşıdaki Nisseren Libya’da yaşamış ancak 2011 yılında Mummar Gaddafi rejimine karşı ayaklanma sırasında Suriye’ye kaçmıştı.
Ancak kuzey Suriye’deki Halep’e geri döndüğü zaman, çatışmanın kendisini takip ettiğini gördü. Böylece Nisreen, kocası ve çocukları güneydeki Dera’ya kaçtılar, daha sonra Ürdün’e geçtiler. Mısır’a geçtiler daha sonra da Libya’ya.
“Hayatımda bir istikrar olsun istiyorum” dedi Nisreen. “Çocuğumun eğitim görebileceği bir yer istiyorum. Belki bundan sonra ailem Avrupa’da aradığını bulacaktır.”
Share on Facebook Share on Twitter