Dünya Mülteciler Günü’nde savaş, şiddet ve zulümden kaçmak zorunda kalan milyonlarca insanın cesaretini ve umutlarını onurlandırıyoruz. Bu yıl, bugünü Kenya’da, çatışma, kuraklık ve diğer dehşet verici durumlardan kaçmalarına rağmen güç ve azimle dolu olan mültecilerle bir araya gelerek geçiriyorum.
Bugün, Kakuma mülteci kampında ıspanak, bamya ve karalahana gibi kuraklığa dayanıklı ürünler yetiştiren bir çiftçi kooperatifine başkanlık eden Abdulaziz Lugazo ile tanıştım. Abdulaziz, Somali’de ailesinin çiftliğinde büyümüş ve 1990 yılında kaçmak zorunda kaldığında bir daha çiftçilik yapabileceğini hiç düşünmemiş. Şimdi ise, devlet tarafından sağlanan arazide diğer mülteci ve Kenyalı çiftçilerle birlikte çalışabiliyor ve çocuklarının okul kitaplarını ve üniformalarını karşılayacak kadar para kazanabiliyor.
Abdulaziz, becerilerini diğer mülteci arkadaşlarına yardım etmek üzere kullanmaya ve kendisine ev sahipliği yapan Kenya toplumu içinde çalışmak için hevesliydi. Kenya’nın Kakuma’da giderek daha kapsayıcı hale gelen politikaları sayesinde kendisine katkıda bulunma ve başarılı olma şansı verildi.
Kenya ve Kenyalılar, 30 yılı aşkın bir süredir mültecilere cömertçe ev sahipliği yapıyor. Ülkeye yaptığım sayısız ziyarette, mültecilerin ve ev sahibi toplulukların koşullarını iyileştirmeye yönelik birçok olumlu ve somut adımın etkisini gördüm.
Özellikle bu ziyareti, dünyanın geri kalanına, nerede ve hangi bağlamda olursa olsunlar, mültecilere umut, fırsat ve çözüm sunmak için daha fazlasını yapabileceğimizi ve yapmamız gerektiğinin altını çizmek için kullanıyorum. Kenya bunun mümkün olduğunu gösteriyor.
Mültecileri, güvenli bir yer buldukları topluluklara dahil etmek, hayatlarına yeniden başlamalarına ve kendilerine ev sahipliği yapan ülkelere katkıda bulunmalarına yardımcı olmanın en etkili yolu.
Aslında bu, mültecilerin iş başvurusunda bulunabilmelerini, okullara kaydolabilmelerini ve barınma ve sağlık hizmetleri gibi hizmetlere erişebilmelerini sağlamak anlamına geliyor. Bu, aynı zamanda evlerinden koparılmış mültecilere umut veren aidiyet ve hoş karşılanma duygusunun pekiştirilmesi anlamına da geliyor.
Bulunduğum yerde devlet, yarım milyon mülteci ve sığınmacının çoğunun Kenyalılarla yan yana çalışmasına ve yaşamasına olanak tanıyacak yenilikçi ve kapsayıcı politikaları yürürlüğe koymaya hazır durumda. Bu da, kendi kendine yeterliliği teşvik edecek, ekonomiyi büyütecek ve insani yardıma olan bağımlılığı azaltacaktır.
BM Mülteci Örgütü – UNHCR olarak, sürgündeki mültecileri desteklemenin, koşullar geri dönmelerine izin verdiğinde ülkelerinin yeniden inşasına yardımcı olabilmeleri veya başka bir ülkeye yerleştirildiklerinde başarılı olabilmeleri için onları hazırlamanın en iyi yolunun dahil etme olduğunu biliyoruz.
Ancak ev sahibi ülkeler bunu kendi başlarına yapamazlar. Uluslararası toplumun geri kalanı adım atmalı ve bu tür ilerici politikaları mümkün kılacak mali kaynakları sağlamalı. Geçtiğimiz yıllarda donörlerin olağanüstü cömertliği, finansmana yönelik yenilikçi yaklaşımlar ve Dünya Bankası, bölgesel kalkınma bankaları ve diğer uluslararası finans kuruluşlarının büyük yatırımları sayesinde bu alanda çok büyük ilerleme kaydedildiğini gördük. Ancak daha fazlasının yapılması gerektiği de açıkça görülüyor.
Mültecilerin evlerinden uzakta, umutlarını yeniden kazanabilmeleri için, Kenya Devleti’nin yaptığı gibi, mültecileri her düzeyde topluluklarımıza – okullarımıza, iş yerlerimize, sağlık sistemlerimize ve daha fazlasına – dahil etme konusunda hepimizin taahhütte bulunmasının zamanı geldi.
Barıştan yoksun bir dünyada ev sahibi ülkelerin karşılaştığı zorlukları da kabul etmeliyiz. Şiddetten kaçan insanları kabul etmeye ve onlara ev sahipliği yapmaya devam edenler, çoğu zaman sınır komşusu topluluklardır. Sudan’a komşu ülkeler bu dayanışmanın bir başka örneği. Bu ülkeler gibi mültecilere ev sahipliği yapan pek çok ülke, mültecileri kabul etme ve onları dahil etme konusunda iradeye sahip, ancak bunun için çok daha fazla yatırıma ve desteğe ihtiyaç duyuyor.
Ne yazık ki günümüzün bölünmüş dünyasında, zorla yerinden edilmiş kişiler için uzun vadeli çözümler çok az ve dünyadaki 35 milyon mültecinin birçoğunu belirsizlik içinde bırakıyor.
İşte bu nedenle Dünya Mülteciler Günü’nde liderleri, şiddetin sona ermesi ve mültecilerin güvenli ve gönüllü bir şekilde evlerine dönebilmeleri için barışa aracılık etme sorumluluklarını yerine getirmeye çağırarak sözlerime son veriyorum.
Devletleri, çaresizce ihtiyaç içinde olan mülteciler için üçüncü ülkeye yerleştirme fırsatlarını arttırmaya çağırıyorum.
Ve Devletleri, mültecilerin kendilerine ev sahipliği yapan ülkelerin sosyal, ekonomik ve siyasi yaşamına katkıda bulunmak için sahip oldukları büyük potansiyeli kullanacak politikaları benimsemeye çağırıyorum. Eylemsizliğin bedelini çok iyi biliyoruz: kayıt altına alınmaya başladığından bu yana en yüksek sayıda zorunlu yerinden edilmenin olduğu bir dünya. Bunun devam etmesine izin veremeyiz.
Share on Facebook Share on Twitter