Esin Erdoğan | 21 Nisan 2021
Suriyeli Sanatçı Akram’ın hikayesi sanat, direnç ve adanmışlık üstüne kurulu. Akram, Suriye’deki çatışmalar nedeniyle evi ve eserlerini arkasında bırakmak zorunda kaldıktan sonra Türkiye’ye gelişinin ve burada nasıl bir hayat kurduğunun öyküsünü paylaşıyor.
Akram’ın hikâyesi sanat, direnç ve adanmışlık üzerine kurulu. O da Suriye’deki evlerinden kaçmak zorunda kalan milyonlarca insandan biri. Bir sanatçı olarak “yuva”nın onun için ne anlama geldiğini tanımlamaya çalışıyor.
Akram şair ve sanatçıların olduğu bir aileden geliyor. Daha çocuk yaşta heykel ve resim yapmaya başlamış. Okuldaki sanat yarışmalarını kazanıp daha 10 yaşındayken kendi sanat galerisini açtığını anlatıyor. Suriye’de çatışmalar başladığında hali hazırda tanınan bir sanatçıymış. Sonra yaşamı altüst olmuş. Önceleri onca emekle hayata geçirdiği sanat eserlerini terk etmemek için evinde kalmayı düşünmüş. Ama 2016’da kaçmak zorunda kalıp Deyrizor’dan Türkiye’ye gelmiş ve 2017 yılında kızı ve iki oğlu da ona katılmış.
Suriye’ye bir daha asla dönemeyebileceğini hisseden Akram, tüm çalışmalarını ardında bırakmak zorunda kalmış. Tablolarının bazılarını kimsenin bulamaması için toprağa gömmüş. Daha sonra sanat galerisinin yıkılarak tüm işlerine el konulduğunu öğrenmiş. Akram, hayatta olduğu için müteşekkir. Yaşadıkça sanatını icra etmeye her zaman devam edebileceğini söylüyor.
Suriye’den Türkiye’ye göç etmek o ve ailesi için kolay olmamış. Suriye’de iyi ve düzenli bir yaşamları olmasına rağmen burada her şeye sıfırdan başlamaları gerekmiş. “Türkiye’ye geldikten sonra hayat benim için sıfırdan başladı,” diyor. “Başlarda Fransa’ya gidip orada sanatımı icra etmeye devam etmek istiyordum. Ancak Türkiye’de yaşamaya başladım ve burada da özgürce çalışıp, sevdiğim şeyi kendi ellerimle inşa edebildiğimi gördüm.” Akram, Türkiye’de ilhamını tekrar bulduğunu ve birçok Türk sanatçının arasında kendine bir yer bulabileceğini hissettiğini söylüyor. Türkiye’de bir sanatçı olarak yaşayabilmek için gereken beceri ve olanaklara sahip olmakla beraber her şeyden önce, üretme özgürlüğüne de sahip olduğunu söylüyor.
Bugünlerde Akram, Türkiye’de ve hiç ara vermeden çalışıyor. Böylece hem geçimini sağlıyor hem de sanatını icra etmeye devam ediyor. Çabaları meyve vermeye de başlamış. Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanı’nından tanışma davetiyesi almış. Başarılarından duyduğu gururu da yansıtan bir sesle Türkiye’ye geldiğinden beri eserlerini son derece başarılı dört farklı sergisinde sergilediğini anlatıyor. Türk sanatçılardan aldığı olumlu geri bildirimleri de gururla söylüyor. “Desteklendiğimi, kıymet gördüğümü ve en önemlisi işlerimin takdir topladığını hissediyorum,” diyor. “Türk insanlarının bu güzel tepkileri beni daha da sıkı çalışıp bir sanatçı olarak üretmeye devam etmek adına motive etti.”
Akram aynı zamanda heykeltıraşlık da yapıyor. Heykelleri Türkiye’de bazı sanat galerileri ve kamu binalarında sergileniyor. Heykelleri yoluyla Suriye’deki savaşın onun ve daha bir çoklarının yaşamını nasıl etkilediğini anlatıyor. “Heykeltıraşlığı bir meslek olarak görmüyorum, O benim bir sanatçı olarak kendimi ifade etme biçimim,” diyor.
Akram çalışmalarına nelerin ilham verdiğini anlatıyor. “Bir şeye ilişkin hayrete düştüğümde ya da hayran kaldığımda, diğer insanları hayret ettirmeye, hayran bırakmaya çalışıyorum. Bir şey beni etkiliyorsa, ruhuma dokunuyorsa, bunu sanatıma yansıtmaya çalışıyorum. Tüm bunları bana sanatçı desinler ya da öylesine sanat yapmak için diye yapmıyorum. Bana, halkıma ve insanlarıma neler olduğunu tasvir etmek, çekilen çilelerin öyküsünü anlatmak için yapıyorum. Kamplarda yaşayan, bir kap yemeğe muhtaç yaşayanların üzüntüsünü hissediyorum. Ve bunu sanatıma aksettirmeye çalışıyorum.”
Akram, bir realist olarak ülkesinin geleceğinden pek umutlu olmadığını söylüyor. Savaşın kısa sürede bitmeyeceğini düşünüyor. Yurdundan bir çömlek toprak getirmiş ve ne zaman ev hasreti çekse o çömleğin kapağını açıp avuçlarında tuttuğu toprağının, yurdunun kokusunu içine çektiğini anlatıyor. “53 yaşıma geldim,” diyor, “her türlü sanatsal üretimi yapıyorum ve herhangi bir iş ya da proje teklif edildiğinde çalışmak için enerjim ve isteğim oldukça hiç bir teklifi geri çevirmiyorum.” “Mülteciler olarak hayatta kalmak için sıkı çalışmaktan başka çaremiz yok,” diye ekliyor.
Zorla yerinden edilmiş olmak gibi korkunç bir duruma rağmen Akram gelecek için umutlu; bu umudun özgürlükten kaynaklandığını düşünüyor. Türkiye’nin her yerini gezip işlerini sanat galerilerinde sergilemek, Türkiye’de hatta belki Avrupa’da enstalasyonlar yapmak istediğini söylüyor. Sanatı yoluyla insanlık için bir mesaj yaratıp bu mesajı tüm dünyayla paylaşmak istiyor. Sanatını kullanarak, sadece savaşın yıkıp döktüğü Suriyelileri değil tüm dünyadan yaşamların trajedi ve zorluklarını anlatmak istiyor.
Share on Facebook Share on Twitter