İSTANBUL, Türkiye – Suriyeli mülteci Nada dört yıl önce İstanbul’a geldiğinde, kısa bir süre içinde bir şeyi diğer her şeyden daha fazla özlediğini fark etti. “Buraya geldiğimde, hiç Arapça kitap bulamıyordum. Yanımda da kitap getirmemiştim ve yurt dışından kitap almak ise çok pahalıydı.”
Suriye’deki savaştan kaçan ve Türkiye’de hayatına kendi ayakları üzerinde devam eden genç kadın, karakteri itibarıyla bu konuda bir şey karar verdi. İlk 200 kitabı Suudi Arabistan’dan aldığı bağışlar yoluyla temin etti ve başta yalnızca arkadaşları için olmak üzere, ödünç kitap verme sistemine dayalı bir kütüphane kurdu.
Arkadaşlarının teşvikiyle koleksiyonunu genişletti ve Suriyeli diğer mültecilere çevrimiçi olarak kitap ödünç vermeye başladı. 25 yaşındaki Nada koleksiyonu ile ilgili şöyle konuşuyor: “Elimde çok sayıda kitap var: romanlar, kişisel gelişim kitapları, İslami kitaplar, çocuk kitapları, psikoloji ve tarih kitapları…” Dar gelirli mülteci aileler, düşük bir yıllık ücret karşılığında yıl boyunca her hafta farklı kitaplar okuyabiliyorlar.
Yedi yıldır süregelen savaş nedeniyle ülkesini terk eden 3,5 milyondan fazla Suriyeli de dâhil olmak üzere, Türkiye hâlihazırda dünyanın en büyük mülteci nüfusuna ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye’nin en büyük şehri İstanbul’da yaklaşık yarım milyon Suriyeli yaşamakta olup mültecilerin yüzde 90’dan fazlası ülke genelindeki kasabalar, köyler ve şehirlerdeki kamp dışı alanlarda yaşamaktadır.
Nada, ülkesinde savaş çıktığı sırada Humus Üniversitesi’nde psikoloji eğitimi alıyordu. Güvenlik durumu kötüleştiği için, tek başına Türkiye’ye sığındı ve hayallerinin peşinden koşma kararlığını sürdürmeye devam etti.
Yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Türkiye tam bana uygun bir ülke; modern ve açık görüşlü. Başörtümü takarak kabul görebiliyorum. Buraya geldiğimde, önümde kapılar açıldı. Grafik tasarım eğitimi alabildim, kütüphane projemi hayata geçirebildim. Gerçekten harikaydı.”
“Buraya geldiğimde, önümde kapılar açıldı. Grafik tasarım eğitimi alabildim, kütüphane projemi hayata geçirebildim.”
Nada, Suriye’de yedi ay hapis yattıktan sonra 2016 yılında Şam’dan Türkiye’ye kaçan ve kendisi gibi Suriyeli bir mülteci olan 27 yaşındaki iş ortağı ve nişanlısı Mohammad ile İstanbul’daki bir kitap fuarında tanıştı. Mohammad kolunu Nada’nın omzuna atarak şunları söylüyor: “Kütüphane projesini duyduğumda, çok etkilendim. Tabii ondan da çok etkilendim! Ona âşık oldum.”
Pazarlama alanında deneyimi sahibi olan Mohammad, şu anda çevrimiçi kütüphanenin ve büyümekte olan bu işle bağlantılı son güncellemelerin tanıtımını yapmaktan sorumlu. Çift, geçtiğimiz yıl İstanbul’un çok sayıda Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapmakta olan Fatih ilçesinde küçük bir kitapçı ve kafe açtı.
Mekânın müdavimleri arasında oğlunun bitmek tükenmek bilmeyen kitap okuma isteğini karşılamak amacıyla çocuk kitapları kiralayan Suriyeli bir anne var. Bir diğer müdavim ise haftanın altı günü yakınlardaki bir hazır giyim fabrikasında çalışan ve Pazar günlerini keyif alarak yudumladığı birkaç fincan Türk kahvesi eşliğinde roman okuyarak geçiren Suriyeli orta yaşlı bir adam.
Geçtiğimiz yılın sonunda UNHCR, BM Mülteci Örgütü, tarafından kütüphaneye bir girişimci hibe desteği sağlandı. Nada ve Mohammad bu parayı kütüphaneye daha çok kitap alma ve Nada’nın tasarladığı ilk ürün olan “yaratıcı günlüğün” basımı için kullandılar.
Nada basım işiyle ilgili yorumlarını şöyle dile getiriyor: “İşin basım kısmına geçebilmek özellikle zor. Başta çok fazla para gerekiyor.” ve sözlerine gülerek şöyle devam ediyor: “Hibe bize gerçekten çok yardımcı oldu; bir itici güçtü aslında. İlk ürünümüzü bastığımızda, adeta çocuğumuz gibi oldu. Gerçekten bizim oğlumuz.”
UNHCR, ortaklarıyla birlikte Türkiye’de mülteci girişimciliğinin güçlendirilmesi ve teşvik edilmesine yönelik aktiviteleri de kapsayan geçim kaynakları programlarını uyguluyor.
Girişimci hibeleri ve diğer geçim kaynakları aktivitleri mültecilerin ev sahibi topluluklarda sürdürülebilir gelir kaynakları tesis etmelerine ve böylece yardıma olan bağlılıklarını azaltmalarına ve ülkelerinden uzak yaşadıkları süre boyunca insan onuruna yakışır bir hayat sürmelerine olanak sağlıyor.
Nada, grafik tasarım ve baskı alanındaki hayal ve hedeflerinin peşinden koşmak ve bunları yaparken de hayatını kazanıyor ve diğer mültecilerin hayatlarına renk katıyor olmaktan çok mutlu.
“Sözlerini ise şöyle noktalıyor: “Suriyeliler oldukça eğitimli insanlar. Kitap okumayı seviyorlar. Suriye’de çok sayıda kitapçı vardı ve sonra her şey değişti. Bu insanlar Suriye’den ayrılmak zorunda kaldılar ve burada farklı bir hayatları var; uzun saatler boyunca çalışmak zorundalar. Dolayısıyla bu proje sayesinde, okuyabilmelerine katkıda bulunuyoruz.”